sperm 3-4güne kadar hayatta kalabilir

gebelik testleri HCG ölcer, yani hamile mi degil mi yaklasik 1-2 hafta icinde ancak belli olur kesin olarak, zaten hatun reglini görmediginde veya hamilelik belirtileri (kusma vs.) gösterdiginde bu testlere meyleder

sonuc olarak: korunun, böyle seyleri dert etmeyin diyor ve tugba ekinciden kondom parcasini tüm sevenlere gönderiyorum

soğuk buhar öyle matah birşey değil. nemli bir iklimde yaşıyorsanız zaten çok işe yaramaz. şu var; karşısına geçince böyle suratınıza suratınıza değişik bir hissiyat, bir serinlik geliyor gibi. bir de su haznesine oda parfümü sıkınca hoş oluyor. satıyoruz biz bunlardan, alacaksanız sözlükçüye özel bir indirim söz konusu olabilir :))

@want2die, teşekkürler ama tahmin edildiği gibi bir durum yok.olay tamamen bir (birarkadaşım) formatlı :) işin doğrusu bu konu açıldı ve merak ettik nasıldır nedendir diye. the man who hears deepest inquisitions sağolsun detaylıca açıkladı bana, başım göğe erdi.

@metox, sana da teşekkürler :) almayı düşünmemiştim ama dün reklamı görünce gece için işe yararmı diye merak ettim. sıcaklardan dolayı yatakodasına klima istiyordum fakat sabahleyin gollum gibi kalkma ihtimali yüzünden pek sıcak bakmıyordum acaba bu işe yarar mı? gece bi serinlik bi güzellik yaparmı hasta etmeden?

@want2die, festivaller de falan gördüklerinden direk soğuk su sıkıyorlar. çok ince spreyliyorlar (nasıl bir tanımsa bu da) baya serinlik veriyor... buhar değil yani..

@metox, teşekkürler. o zaman hiç bulaşmıyayım.
valla klima gibi birşeyin yerini hiçbirşey tutmazda, sırtım tutulabilir :P
mitsubişi daiken vs çok pahalı, sadece yatakodasında uyku için kullanılmak üzere bence:) ahmet mehmet marka alıp idare etmeyi dşündüm. madem bu soğuk buhar mantıksız klima ağır bastı şimdi

yatak odasında kullanılan iyi olmalı. ahmet mehmet markalar çok dengesiz çalışıyor. bir anda boşaltıyor bütün nefretini üzerinize :) yatak odasına alacağınız klima için paraya kıyın bence, sağlık en önemlisi çünkü.. diğer markaları takın salona falan birşey olmaz..

yanılmıyorsam suyu ısıtarak değil de basınç sayesinde buharlaştırıyorlar. böylece soğuk oluyor kolonya etkisi yapıyor.

oi va voi guzel bir ba$langic olabilir.

pink martini hocam, after hours lounge i dinle, sourberry de cumartesi geceleri ;)

hareketli eğlenceli: waldeck, koop.
hareketli lounge chill-out gibi: de-phazz.
hafif hareketli eğlenceli chill out için: bebel gilberto.
bazen biraz bayık bazen de hareketli: katie melua.
fransızca çoğunlukla slow arada hareketli: rose, carla bruni.

ben olsam nouvelle vague, waldeck, koop ve bebel gilberto'lu bi playlist hazırlardım.
araya de-phazz da atılabilir.

hepsini deneyin derim.

late night alumnı derim.

aık havada pelican iyi gider ama ortama ne kadar uygun olur bilemem :P

walla kocakari ilaci gibi olacak ama deniz kestanesini cikarmak icin zeytinyagini oraya surup ustunu sarardik. bilmem ise yarar mi. gecmis olsun

ben olsam doktor bulunduran bir yere gidip çıkarttırırdım. birşey olmaz ya da olabilir hiç bir fikrim yok ama doktor.

hocam git gerekirse acile, onu hemen cikarttir...enfeksiyon yapar her yabanci cisim gibi vücut icinde, sepsisten gidersin hafazanallah

ilk tavsiye doktora gitmen olacak tabi ama vucud cam gibi maddeler eritebiliyor orda kaybolur gider...

herkes doktora git demiş ama benim cam çok küçük. yani gidersem acil serviste belkide günün dalga konusu bile olabilirim, belki onlar bile bulamayacaklar, bilemiyorum. biraz mübalağa yaparak sordum soruyu o kadar büyük sayılmaz. benim durumum birazcık "sinek küçük ama miğde bulandırır" sendromu sayılabilir.

asıl kafama takılan bu cam noolur? rurouni nin dediği gibi gerçekten erir mi? cam dayanıklı bir madde diye biliyorum. vücudunda camla yaşayan birileri var mı?

bunye atar onu

doktora gerek yok murat mc'nin dedigi gibi vucut atiyor onu.

Aklıma manyak bir fikir geldi. Madem deştin orayı, kupa kapatırlar ya hani çay bardağıyla vakum olur, ondan yap? siyupp diye çıkıverir. parmak ucu falan gibi bir yerdeyse yapamazsın tabi. ha o zaman da elektrik süpürgesine sok parmağını?

gencliginin en güzel günlerini acil servis köselerinde yemis bitirmis birisi olarak diyebilirim ki acile falan gitme. evde varsa pansuman malzemesi güzelce bir temizle pansumanini yap. zeytinyagi iyi bir cözümdür, o cam parcasinin oradan damarlari gezmesi mümkün degil, temiz tuttugun sürece sorun yok. cok ufak olmasina ragmen kendisini belli eder, cok aci verir. mümkünse üstüne basmamaya dikkat et.

vücud onu ancak böyle ne bileyim tavla zarı boyutundaysa filan atar. yoksa cam çok güzel ilerler. ayrıca canınız da yanar atsa bile atana kadar geçen süre boyunca. doktor 10 dk'da halleder. hayır riskli bir operasyonda da değil ilk gördüğünüz acile gidip yaptırın.

benim yontem sudur: igneyi isitip dezenfekte edip soguturum. sonra da deriyi alkolle, kolonya vs ile temizlerim. sonra da deserim etrafini igneyle. yani cam ya da dikenin hafifce etrafini dese dese acar, cikartirim deriden.

valla ne konseri olduğuna bağlı. tool ve pentagram'da en öndeydim. mista mark nofla (aka mark knopfler)'da ise arkalarda olmayı düşünüyorum. ama sakın boğaz esintisine falan aldanıp denize yakın yerden izleme konseri bi bok anlaşılmıyor

(git: 25144)

ne kadar öndeysen o kadar iyi olur.kuruçeme arena eğimli olmadığı için arkalardan izlemek sorun olabilir.ön ve ortalara doğru bir yer en güzeli tüm konserlerde olduğu gibi.

kylie minogue konserinde ordaydim, devamli dolastik walla, en önde ayni ortalar da ayni.

Hoplayıp zıplamaktansa içkini yudumlayıp izlemeyi planlıyorsan tribünler de iyidir, sağ kenardaki minderler de. Yok ben azacam diyosan en ön.

gözyaşı damlası

ufak solüsyonlar var:5yetele.az önce aldım.aynı sebepten dolayı.ismi aqua soft.bir de elegance var.

o küçükleri eşantiyon olarak da dağıtıyorlar. sizi tanıyan eczane filan varsa onlardan isteyiniz.

hatta bitince atmayın. ben benimkine şırıngayla solüsyon koyup seyahate filan gidiyorum bazen. çok pratik :)

serum fizyolojik, gayet güzel...

ben focus kullandim uzun süre, şimdi acuvue'ye geçtim, son derece güzel. bu haftasonu 3 gün lesi çıkarmadım sabahları dahil hiç batmadı rahatsız etmedi.

ben de focus kullanıyorum. ortası mavimsi. ama lensim renksiz tabi. gayet memnunum. bazen 3 ay kullandığım da oluyor unutup. :)

acuvue advance tek gecerim...oasys de iyidir, 8 senedir lens kullaniyorum en rahatlari bunlar cikti

ciba night & day onerim..

Bosch and Lomb Soflens 59 kullanıyorum, daha önce Soflens 66 kullanıyordum ama üretimi durdurulmuş onun. Bu seriyi 12 senedir kullanıyorum, gayet iyi anlaşıyoruz (3 miyop). En son aldığımda 3 aylık kutusu 45 civarındaydı.

acuvue oasis.. kesinlikle.. bilgisayar kullanıyorsanız özellikle tek geçiyorum. kendim kulllanıyorum ordan biliyorum.

zeiss alabilirin. bu arada lensmarket.com dan normal len satıcılarından daha ucuza gelebiliyor, bak oradan istersen. focus, zeiss in falan fiyatları < 40ytl diye hatırlıyorum

focus night&day'in kutusuna 110 lira dediler vazgeçtim. acuvue advance aldım. yarın gelecek bakalım nasıl bi şey.

doktor da kafamı iyice karıştırdı. numaram değişmemişse doktora gitmeden aynısını sipariş vermemin bir sakıncası olmaz değil mi?

yoo biz hepimiz oyle yapıyoruz genellemis oldum herkes adına ama:) sen gormende herhangi bir kotulesme hissetmedigin surece veya senelik kontrollerde fark cikmiyorsa internetten siparis verebilirsin lensmarket, lensim, lensal gibi sitelerde bakarsın hangisinde en uygunsa artık.

şimdi dolapları karıştırdım tee 10 yaşındayken aldığım bir kitap vardı onu buldum. adı "imdat küçülüyorum". ad yayıncılık / aylık kitaplar dizisinden. internete bakınca şunu buldum:
www.ideefixe.com
listede 3,4 ve 5. kitaplar benim elimdeki kitabın serisinden. ama hepsi tükendi görünüyor. bence büyük kitapçıların çocuk reyonlarına bakın belki başka yayınevlerinin benzer kitapları vardır.

"kendi maceranı kendin seç" ve "kendi serüvenini kendin seç" kitaplarıydı bunlar. bu şekilde ararsanız daha kolay olur bulması.

Serinin adı macera tüneliydi hacılar erciyes, bu şekilde ararsanız bulabilirsiniz.

www.gamebooks.org

macera tüneli bunların çok ufak bir kısmı. eski eşyaların arasında farklı yazarların yazdığı ve farklı yayınevleri tarafından basılmış 3 farklı kitap buldum mesela. "kevran yolculuğu", "zamanda yolculuk" ve "ejderhalar". bunların tek ortak yönü üstünde "kendi maceranı kendin seç" ve "kendi serüvenini kendin seç" yazması.

www.somethingawful.com

2-3 hafta içinde sana gönderebilirim onlardan. 3-4 tane vardı bende.

macera tüneli serisi, bende hepsi vardi onlarin :)

ders kitaplari yayinevi nden cikmisti, oraya sor...kardesime devretmistim naapti onlari bilmiyorum

chessmaster serileri?

onlardan birisini indiriyorum simdi de eskinin kucucuk oyunu olmuş 1.5gb o yuzden diyorum varmi acaba daha bi kucugu guzeli

vista kullanıyorsanız oyunlar klasörünün içinde var satranç oyunu.

chessmaster'ın eski versiyonları da var küçük olan
eminim babanı yenecektir
internette oynamayı öğret bence
gamyun, yahoo falan takılsın

chess3d isimli bi satrancımız var. multiplayer desteği de var. ai de yeterince iyi tavsiye ederim. herhangi bi torrent sitesinden bulabilirsiniz kolayca.

kesinlikle war chess

(bkz: street wars) tek geçerim. cok zor ve bi okadarda eglenceli.. gecenlerde ben torrent yada emule dan bulmustum

(bkz: Scarface) Tabi oyunu olacak.

(bkz: chicago 1930)

ee mafia tabii ki

Hitman olabilir mi ?

godfather

@sofistike maymun
mafia harici diyor bushwacker.
bi de gta vice city'nin bazı görevleri mafyayla ilişkili.

www.barafranca.com

komple gta serileri tabii ki

gta liberty city stories...total italyan mafyasi


gta san andreas
vice city

2009'da mafia2 geliyor beklerseniz :)
www.mafia2game.com

iett otobüsleri var

4 leved e otobus var saat bası sanırım.

E-3
S.GÖKÇEN-HAVA ALANI-UYDUKENT-4.LEVENT METRO hattı
Gidiş-Dönüş sefer süresi: 127 dakika.
EKSPRES hattır

Cevabı bu şekildeymiş :) Teşekkürler.

kadıköy'e gel kozyatağından geçen herhangi bir otobüse bin, sonra 16s'ye bin.

@baldur

Senin dediğin şekilde daha çabuk gideceğim sanırım?

ekspres sefer olabildiğince hızlı ulaşıyor. 4. levent ve kavacık'ta duruyor sadece, bildiğim kadarıyla.

kadıköy'e karşıdan en hızlı 20 dakikada ulaşırsınız, kozyatağına da en hızlı 15 dakikada gidersiniz, oradan sabiha gökçen 30 dakikadan fazla sürer, artı duraklar var. bence 4. levent otobüsü daha hızlı olur.

Skypeout

genelde telefon şirketlerinin paketleri var. bunun yanında bence ücretsiz olan skype uygulaması da kullanılabilir. eğer iki tarafın da bilgisayarı varsa tabii.

1099 yazıp telefon numarasını yazarsanız daha ucuz oluyo..

avea tümdünya paketi var

www.ucuzalo.com
www.extraphone.com
www.melsacompany.com

ilgili firma kartlarını kullanabilir sanırsam ;)

(bkz: voipwise) şu başlığı herkesin okumasını tavsiye ederim.
bu programla biri evde diğeri dışardayken oldukça ucuza konuşabilirler..

(dünyanın pek çok ülkesindeki sabit telefonlarla da bedava konuşabiliyorsun. aylardır kullanıyorum, şaka gibi..)

nonoh diye birşey vardı ama...

flyalone'un dedigi voipwise olabilir,ayni sirkete ait bir dolu voip sitesi var yazilim hemen hemen ayni ama fiyatlar surekli degisiyor backsla.sh karsilastirmali fiyat listesi var şili ve tr arasi en ucuz tarifeye bakabilir. illa sokakta da konuşmak istiyorsa bu VOIP yazılımlarının telefon'da calisanlari da var sonucta, oradan da phone2phone konusmak mumkun ama bence en mantiklisi pc karsidindayken bu yazilimlar sayesinde phone2phone bir arama baslatmak (5cent normalde baglanti ucreti, sonrasi normal programin tarifesi bedavaysa bedava dakikasi 3centse o sekilde) ve konusmaya devam etmek..bu diger ucuz telefon kartlari gercekten kalitesiz oluyor askerde kullanmistim ve kesintisiz konusuldugunda o sureyi tamamlamiyor yani 90dk diyor sehirlerarasi ama atiyorum kesintisiz konusursan 70dk falan gidiyor bir uckagidi var sanirim, bu voip zımbırtılarında phone2phone arama yaparken ses kesilmesi vs turu hic bir sorun olmuyor, ilk basta ben de tereddut etmistim ama y.disina sms atmak aramak icin artik bunu kullanir oldum

Benim hatirladigim kadariyla Venedik'te araba kullanilabilecek bir yer yok. Yani kullanilmiyor. Venedik'te bir buyuk liman var, ona ya karadan baglanti var ya da tam Venedik'te degil, karsisinda ana karada yer aliyor, o yuzden arabayla ulasilabiliyor. Onun disinda bir de buyuk otobus terminali gibi bir yer var, o da yine bir sekilde Venedik'in kenar kosesi bir yeri oluyor sanirim. Ama otobusler oraya gelip duruyor, yolculari indiriyorlar. Venedik'e girmek soz konusu degil.

valla bende görmedim.. hatta kargo araçları bile gondol.. (ups vardı)

lido'da kullanılıyor.

venedik'i karaya baglayan kopruyu gectikten sonra piazzale roma denen yere gelip arabayi katli otoparka birakiyosun, ondan sonra tabanvaydi vaporettoydu yardiriyosun.

ahah bir kaç saat öncebende wikipedia'da venedikle ilgili bişiyler okuyordum. orada venedik'in avrupadaki en büyük car free alan olduğunu söylüyordu.

vespalar var :)

Dilden ziyade bölge ayarlarından olabilir belki. Saat/tarih formatı vs yani. Control Panel'dan Regional and Language Options altından "Regional Options"ı Türkiye'ye göre ayarlamayı deneyin.

olmuyor :(:(:(

carrefour'daki bir oyuncakçıda görmüştüm..

kipa boynerde vardi

kibris sehitleri caddesi. pizza pizza'yi gecinde sol tarafta buyuk bi oyuncakci var. orada vardir yanilmiyorsam.

forum bornova'da toyz shop falan var, orada gördüm diye hatırlıyorum. yalan olmasın ama en kötü ihtimalle şansınızı denemiş olursunuz.

efenim sözlükteki başlığında "hazırlanabilirliğini test edemediğim" bir metod var:
(bkz: isveç şurubu/@2tam1bolu2)

ayrıca, fazla alkolle sevindirip kısa ömrünüzün sonunda cennete gitmek de var bak.

ben sölim de :)

migroslarda isvec surubu bitkileri diye arifoglunun sanirim hazir karisimlari var 20 milyona falan...olmadi misir carsisinin aktarlarina...

tarif icin de maria treben in doganin eczanesinden diye bi kitabi vardi orda olacak, ya da google dan swedish bitters die arat

1-Belirli filtrelerden geciriliyor cekilirken, post productionda da netlestirme yapiliyordur.
2-vücuda giren herhangi bir yabanci maddeye tepki verir. Ates denen sey vucudun kendi savunma mekanizmasidir yani evet olabilir.
3-Istanbulda cin büfe bu sekilde servis yapiyor.

2- evet ateş yükseltir diye bilinirdi ve benim de bir kez denemişliğim vardı ama pek bir faydasını görememiştim ancak bununla ilgili geçen gün sağlam bir kaynaktan duyduklarım ağzımın açık kalmasına sebep oldu anlatmak istiyorum o vesileyle. bir cezaevinde 2 genç mahkum hastaneye sevk olabilmek için çok fazla yuttukları tebeşir tozu nedeniyle ölmüşler bundan 20 yıl önce.

1- her dizide renklerle oynanıyor. color correction deniyor olaya. gökyüzünü, denizi daha mavi, ağaçları daha yeşil yapıyorlar.

alışverişi yapan kişinin magazadan bi form alması lazım. o formu doldurup alıyorsunuz paranızı. bir de turist vizesi ile gitmis olması gerek alan kişinin.

edersin tabi. tax free tabelası olan yerlerden alışverişini bu faturayla yapman lazım sonra çıkarken de vergisini alırsın çatır çutur.

alirsin ama sanirim 200$ i bulmasi lazim, cek ile gönderiyorlar

taxback diye bi muhabbet vardi. tam hatirlayamadim cunku ben 2006'da ilgili kanun yururluge girmeden ise zaten girmistim. o yuzden maasimdan herhangi bi kesinti olmamisti. ayni sey mi tabi bilmem ama taxback konusunu bi arastir derim.

banada daha gelmedı kagıt..daha var bu kadar telaslanma :)

var daha var.

internet osym.govmu ne o siteden bilgilerini girince gozukuyo.. tabi belli olduktan sonra

sınav yeri bunlara dahil mi bilmiyorum ama ais.osym.gov.tr adresinden tc kimlik no ve şifre girilerek bir takım bilgilere ulaşılabiliyor ha zaten daha çok var geçenki kpds için hala giriş yeri belgesi bekleyen arkadaşım var mesela :)

son bir haftaya kadar filan gelmezse bu işi parayla yapan yerler var. sanırım 20 ytl karşılığı gidip ösym den alıp adresine kadar getiriyolar.

bilmiyorum ölçü olur mu ama pazar günü kpds var iken,
perşembe öğleden sonrası geldi belgem..
yani tam 3 gün önce..
rahat olun efendim

yok yahu 20 ytl karsiligi yapana yaptiracagima gider kendim alirim uskudardaki oss burosundan. tabi ankaradan fln getiriyorlarsa o ayri.

butun cevaplar icin tesekkurler. 4 seneden sonra ilk defa OSS ye girecegim icin biraz yusufladim. e tabi sistem falan da degisti, bilemiyoruz $imdi.

11 mayistaki ales e 9 mayista kagit gönderen ösym, bunu da halleder merak etme...

carrefour veya outlet migros'ta olabilir. barlarda filan olma ihtimali hiç yok bence.

bi de yürüyüş yoluyla inönü caddesindeki içki satan böyle her tür içki bulunur abicim tarzı yerlerde bir şans olabilir.

real de var

Alkım'ın mitoloji kısmında Roma hakkında bir seri görmüştüm. Fena gözükmüyordu.

ben, cladius diye bi kitap var o da olabilir...

yunanistan vize de pasaport ta ister her $ekilde...ancak bu cruise gemileriyle gidersen kaptanın sorumlulugunda oluyorsun ve vize gerekmeyebiliyor.

onlarin 10 dk lik 15 dk lik ya da 20 dakikalik ucretleri var. hafiften bir bronzluk istiyorsan, ten rengin cok acik da degilse toplamda 30 dk yeterli olur. baktin yetmedi biraz daha gidersin.

bursada yasamiyorum o yuzden nerelerde sorusuna cevap veremeyecegim.

bünyeden bünyeye farklılık gösterir.eğer bronzlaşmayıp kızarıyorsan işin biraz zor.ilk olarak 15 dk gir 2 sonra 20 dk gir 4 gün sonra 20 dk gir.tabi solaryum cihazının kaliteli olduğunu farz ediyorum.

dove kullan,bronzlastiricilari var

ben yasadıgım memlekette solaryum cıhazlarına 1,25ytl atmak suretıyle 1dk kalıyosun..aynı masaj koltugu gıbı yanı :) atıyosun ıcıne gırıyosun..
bursada da vardır dıye tahmın etmekteyım.belki fiyatı 1,25 olmazda 1,50 olur..mekan olarak guzellık salonlarında ve fitness larda bulunuyo..

sales tax eklenmistir muhtemelen

arkadaşının adresi nj ny falansa %8 falan vergi alırlar. vergi alınmayan bir state de olması lazım arkadaşının (her state de bi arkadaşın olamayacağına göre vazgeç bu sevdadan). bilgi için apple dan iphone aldım 40 küsür dolar vergi ödedim. ben napiyim yani senin bu durumunda :)

şu sıralar ilk okulda okuyanlar arasında hayret edilesi şekilde tekrardan popüler olmuş.

Ufak bir araştırmayla hepsi atlayabilir o kaynaklara. Benim elimdekiler böyle oldu çünkü:)

cegv e falan bagislayabilrsin..

sahafa verilerek.
ayrıca zamanında o brittanica dediğinin 18. cildi için dolaşmadık sahaf bırakmamıştım.

Çöpe atmayın da ne yaparsanız yapın. Bir ilk öğretim okuluna da bağışlanabilir. Muhakkak birilerinin işine yarayacak şekilde değerlendirin.

Merhaba, ansiklopedileri İstanbul veya ba$ka bir büyük$ehirde herhangi bir ilkokula vermeye kalkı$ma rezil olursun. Çünkü çok bilmi$ hocalar/müdür yrd. / müdürler koltuklarından kaykılarak $unu diyeceklerdir: evladım artık internet - gogıl denen $eyler var çocuklar oradan ara$tırıyorlar derslerini. Ba$ıma iki okludada geldiği için genelleme yapmak doğru mudur bilemiyorum ama bundan farklı bir cevap alacağını pek sanmıyorum.

ansiklopedilerini en kısa zamanda ve masrafsız adresinden alacak olan bir sosyal sorumluluk projesine yönlendirmek isterim sizi. Ben iki okuldan darbe alınca buraya ba$vurdum ertesi sabah saat 9'da gelip tüm kitaplarımı alıp gittiler. Temiz i$.

tnt.com.tr - "444 0 868" telefonla ileti$im kurup anında kayıt verebiliyorsunuz, gelip alıyorlar kitaplarınızı.

tnt aldığı bu kitapları ihtiyacı olan ta$radaki okullara gönderiyor içiniz rahat olsun.

@robinhook, aksam tasnifi yapayim, tnt ye vericem

sunexpress in indirimlerini takip et bence...

otobüs için ulusoy diyebilirim en iyi, ama yaklaşık 20 saat sürüyor çekilir bir yol değil yani. ankaradan gitmek bile zorken izmirden hiç dayanılmaz.

pegasus yaz sezonu izmir-trabzon uçuşlarını kaldırmış. tek alternatif sunexpress kaldı. ne kadar erken alırsan o kadar ucuz. otobüs kesinlikle tavsiye etmem. :)
anadolujet de devreye giriyor yakında. belki yaza kadar izmir-trabzon hattı da olur orda...

ben ulusoy ile gitmiştim, 20 saati de geçmişti yolculuk. bir acayip olmuştum yol sonunda, uyuyamamıştımda otobüste.. yani hangi firma olursa olsun memnun kalmayacaksınız ama ulusoy en iyi seçenek yine de.. rahat otobüsler falan..

ulusoy ile gidin o da cok mecbur kalirsaniz. inanin bana daha ucuz diye otobusle giderseniz sonra ucakla gitmediginize cok pisman olacaksiniz. ben ankara'dan gitmistim bi kere olum gibiydi 13 saat git git bitmiyor

uçak bileti 200 ytl bile olsadeğer o yola. otobüsle izmirden trabzona gidilmez vesselam

ille otobüsle gideceksen varanı öneririm. yazın en son giresuna kadar gidiyordu. oradan aktarma yapabilirsin. 3 saat falan sürer trabzona. ama değer her şekilde. 20 saatlik yolda varanın kalitesine ihtiyaç duyuyor insan.

dünya vatandaşlığını nasıl kazanıyor peki bu sabi?

Dünya vatandaşı derken sanırım haymatlos olmayı kast ediyorsunuz, vatansız olabilir insan ama dünya vatandaşı gibi bir hukuki kavram yok, bebek haymatlos olmaz. Öncelikle anne babasının vatandaşlığını alır. Sonrası biraz karışık, doğduğu sırada hangi ülkenin toprakları üzerinden geçiliyorsa o ülkenin vatandaşlığını alır yönünde bir görüş var veya uçağın kalktığı ya da indiği yerin vatandaşlığını alır da denilebilir. Bu genellikle ülkeler arasında yapılan ikili anlaşmalarla belirlenen kurallara göre olur. Kesin bilgi için bi devletler özel hukuk kitabına bakmak lazım.

Ülkelerden birinde aksi yönde bir kanun yoksa çocuk çifte vatandaşlık alır diyebilirim.

uçağa 7 aydan uzun süredir hamile olanlar binemiyor diye biliyorum.

Bir de uçak şirketleri doğan çocuğa ömür boyu bedava uçuş hakkı veriyor. düşünmek laım.

yıllar önce dünyayı dolaşan bi çift vardı kızlarının adını deniz koymuşlardı, denizde doğmuştu çocuk. onlara sormak lazım yada nette onları aratmak lazım.

havada doğan ilk bebeğe virgin(!) adını vermişler ve 21 yaşına kadar bedava uçabilecekmiş. buyrun burdan:
www.telegraph.co.uk

bahsedilen belgesel (bkz: uzaklar)
çiftin adı da osman ve zuhal atasoy.

hala net bir yanıt bulabilmiş değilim. her ülkenn vatandaşına göre farklı muamele mi uygulanıyor bu gibi durumlarda bunu da merak etmiyorum. örneğin bir fransız çift paristen new york'a giderken -denizden yada havadan- atlas okyanusunun ortasında kadın 7 aylık da olsa erken doğum yapsa, bu çocuk o anda bulunduğu yer ortak sularsa, örneğin kanadanın izlandanın, ispanyanın veya başka bir ülkenin bilemiyorum o ülkenin yada ülkelerin mi vatandaşı oluyor? atasoyların günlüklerine bakmadım orada ne yazıyor bilemiyorum. ben şu anda başımıza gelse böyle bir durum ne olur onu merak ediyorum. araştırmaya devam.

efsaneden ibaret o durum.
okyanusun ortasında doğsa ve vatandaşlık için x ülkesine gitseniz, bu velet burda doğru verin pass diye muhtemelen büyük bir el hareketi çekerek baş parmağı ortaya alırlar:) abicim olay basit, abd'de doğarsa abd kanunlarına göre vatandaş olur ama almanyada doğarsa yaşı/2 yaşadığı süreyi geçmiyorsa alıyor tabi 6 aylık hamieyken gider ve orda doğum yaparsa ki mmkündür, uzun süreli vize, vizesiz kalıp doğurma falan.
b dünya vatandaşlığı diye bişi yok, bm pasaportu var o da kötü bir durum gene yaşadığım ülke için vize alıyorsun, piç olmanın legal hali, misal arnavutlar öyleydi.

kanunlar her ülkede farklı gerçekten, eu da birçok ülke çifteyi vermiyorken böyle durumlar nasıl türemiş hayret.

abd'de doğurcam bende veledimi, en yisi.

medeni kanuna bakmakta fayda var. belki orada bulunabilir. elektronik olarak arama motorları vasıtasıyla bulunabilir medeni kanun. ordan bakarsınız.

her ülkenin farkli, ama prensip olarak her zaman ebeveynlerin vatandasligini alir.hukuken de buna Jus sanguinis denir. Senin dedigin Jus Soli ye girer, o da ingiltere, avustralya vs. gibi ülkelerde gecerli degil.

Var :) Antalyada muhtelif otellerde gördüm. Özel yapım yaparlar ya hani küçük. O şekilde yapmışlar. Hatta colgate idi biri yanlış hatırlamıyorsam. :)

dikiş ipleri numuneliktir heralde,kimse pek kullanmaz ellemez falan belki

diş macunu marka falan diycem hani millet kullanmaz kendi markasından başka, ama daha hassas şampuan konusunda markasız bi sürü koyuyorlar.

ben de merak ettim şimdi. götürmesinler diyedir belki

bir cok otelde bana denk geldı..

ancak koymamalarının nedenı sanırım diş macunu aynen diş fırçası gıbı kişiye ozel bir seydir.yani ornegın bir insan x firmanın y model diş macununu tercih ediyorsa ve otelde bulunan bir diş macunu kullanmak suretıyle dişlerinin sarardıgını beyan edıp ilgili mahkemeye basvurursa dava acma hakkı olabilir diye dusunmekteyım..

bi an boyle seyler olabılır dıye dusundum..

adanada mavi sürmeli otelde hem diş fırçası hem de diş macunu bulunmakta idi. ayrıca erkekler için traş seti gibi bişi de vardı.

var yahu, resort olanlarin hemen hepsinde...

ben de geldim (denk). hatta restoraninin wc sinde firca+macun olan bile var.

Hatta toksik maddeler bile içerebiliyormuş:
www.msnbc.msn.com

fiyatı yüzündendir, şampuan diye el sabunundan bozma bi sıvı koyuyorlar bunun ucuzunu daha yapamamışlardır. bende sadece bi filmde denk geldim diş macununa. hem onu koysalar bide fırça lazım tek başına bi işe yaramaz. ne biliyim ben fırçayı taşıdıktan sonra macunu da taşırım ya 2'sini de koysunlar yada hiç koymasınlar.

vallahi 5 yıldızlı olan bir tanesinde satın alıyordunuz mecbur 10 ytl'ye. aynen odadaki buzdolabı mantığıyla çalıştığını düşünmüştüm o vakit..

jimmy jib operatörü ilginç gelir bana. verdiğiniz örneklerdeki gibi yaratıcı değil ama olsun...

boom operatoru.

birkaç soru aşağıda sperm işçisi var sanırım
benim oyum ona

şenör denen adamlar var mesela total station ya da nivo kullanan adamın çırağı pozisyonundalar sanırım görevleri şeritli çubuğu tutmak olan

Plaza camı silicisi. Makara düzeneğiyle çalışan bir balkon gibi bir şeyin içinde durup dışardan camları siliyorlar.

hayvan psikologları

kanatlı hayvan yetiştiriciliği diye bir bölüm var meslek yüksekokullarında.

(bkz: plise)

bu tavuk üretme ciftliklerinde calisan adamlar var... civcivlerin cinsiyetini belirliyolar dişi ya da erkek die ayiriliyolar... ve deli para kazaniyolarmis... sanirim türk yok iclerinde uzakdogudan geliyolarmis vs. bir gastede röportajlarini okumustum... ha bir de şey vardi. öküz dergisinde röportaj yapmislardi bir ölü yıkayıcı kadınla... o da ilginc gelmisti. yutupda da rastlamistim bir videoya kurs acilmis bir yerde ölü yıkayıcılığı kursu sertifika vermişler filan :)

google türkiye ülke müdürü

türkiyeden degil gerci ama , amerika da doublespeak denen bi olgu var, hani biseyi baska biseyle anlatma gibi, örnegin sahada oynayan sporculara su veren elemana waterboy dersen sana dalabilir, cünkü onun ismi "rehydration consultant"

Erkeklerde de idrar yolu enfeksiyonu oluyor diye biliyorum, jilet ya da cam kırığı çıkar gibi bir his olduğu da söylenir, direkt tecrübe etmediğim için bilemem gerçi, ama kadınların bir kısmı, klimalı bir ortamda biraz fazla kalınca dahi sistit olabiliyor (erkeklerdeki sistem daha "kapalı" olduğu için o kadar hassas olduğunu sanmıyorum--tıpçı görüşleri değil yine de).

Bol su içmen çok mühim. Yaban mersini suyu (cranberry juice) içmek kadınlarda işe yarıyor ama sizi bilemem :)

bende böbrek taşı vardı, düşmesine yakın zamanlarda baya bi ağrı yapmıştı idrar yollarında.

özellikle böbrekler bölgesinde soğuğa maruz kaldınız mı? eğer evetse doktorar görünün.

bisürü nedeni olabilir, NGU dan mesane taslarina kadar, bir an önce bir ürologa görünüp TİT yaptir. Erkeklerde de sistit görülür bu arada. Erteleme bence, zira idrar yollarindaki herhangi bir enfeksiyon böbreklere sicrayarak komplikasyon yapabilir

bende birkaç gün boyunca fazla miktarda kola içince de oluyo bu meret. normalde bişi yok? bira iç, olmassa sütlü çay iç geçer :p (tabi olabildiğince de kola içme ;)

psiko.net, alp karaosmanoğlu'nun sitesi; üye olabilirsiniz.

psikonet.com sanırım doğru adres.

Myers-Briggs Kişilik Göstergesi kesinlikle. Burada güzel bir tane de var:

www.humanmetrics.com

Ne çıktığını bulunca Googledan aratırsın, zilyon tane site var her bir tip için.

şu anda en geçerli olanı neo pir, google'da ararsanız ücretsiz ingilizce versiyonlarını bulursunuz ama türk toplumuna göre standardize edilmiş versiyonu anca ilgili şirketlerde bulunur sanırım.

jung typology test harikadır

MMPI derim tek gecerim

Minnesota Multiphasic Personality Inventory arat diye, o 500 soruluk olan da odur zaten

test için para ödemeye razıysan DBE (Davranış Bilimleri Enstitüsü) gibi kurumlara başvurarak onların geliştirdiği ve özel sektörde yaygın olarak kullanılan kişilik ölçümleme envanterlerinden alabilirsin. Cevaplarını elbette sana rapor ve rakamsal olarak yolluyorlar..

www.humanmetrics.com

Jung Typology Test ve benzerlerini burada bulabilirsin.

diüretik etkisi var, i$etir...

ayrica erkeksen fitoostrojen aliyosun demektir, kararinda ic :)

Cinliler bardak bardak yesil cay iciyor. Bir sey oldugu yonunde hic bir sey duymadim. Siyah caydan daha zararli degil yesil cay. O bakimdan merak etme derim.

acaba bu poşet çayların içinde başka maddeler mi var sorusunu aklıma getirdi bu durum. koruyucu vb. maddelerden bahsediyorum, ama bir bilgim yok bu konuda.

çinlilerin devamlı yeşil çay ve diğer bitki çaylarını tükettikleri doğru, ama onlar kalitelerine göre gruplanmış, paketli veya açık satılan yaprak çayları tüketiyorlar, poşet çay piyasası yok orada. zaten lezzet olarak da poşet çaylar çok kötü, yaprak çayla hiç alakaları yok. o yüzden poşet çayları tüketmeyin bence.

ofistekilerle sürekli temas halinde olun.
sizi tanısınlar. arkadaş falan olun. daha çok uğraşırlar böylece...
bir de gideceğiniz yerdeki ofisin konumunu,durumunu iyi bilin. ofis aktif değilse ordaki,sizinle az ilgilenirler, kalacak yerde falan sorun çıkarsa kendiniz uğraşmak zorunda kalırsınız.

şimdilik aklıma bunlar geldi. spesifik bi sorunuz olursa yine cevaplayabilirim...

hangi sube?

adana

aslında ülke ve firma olarak nasıl düşünmeliyim sizce? Onlar eşleştirecek sonuçta ama bizim düşüncemiz de önemli...

yves larock - rise up

saolasın @ the man who hears deepest inquisitions

kapina kadar gelmiyor genelde, hele ki senin gibi genis hacimli olanlarda...muhtemelen bir not gelir gönderiniz var subeye gelip alin diye orda gümrük falan binerse ödeyip ordan teslim alirsin.

Bizim apartmanda komusumuza geliyor Amazon'dan DVD icerebilecek boyutta paketler.

ürünler temin edildikçe gönderir amazon. her bir ayrı paketin tutarı 100 eurodan fazla olmadıkça gümrükte takılmaz, kapına gelir.

birinin kalbi veya solunumu dursa da sinir sistemi bir süre daha tepki verir.
bu haldeyken mesela kalp masajıyla tekrar kalbi çalıştırmak mümkün olabilir. ama gözbebeği bile tepki vermiyorsa ondan sonra yapacak bir şey kalmamıştır.

$oka girince de tepki vermıyor sanırım.

İlaç alıp almadığını da az çok belirleyebiliyor bu bildiğim kadarıyla. Hiperaktiflikle ilgili bir ilaç alındığında büyüyor ya da küçülüyordu. Uyuşturucu alınca da değişiyor. Işığa verilen tepkiye göre biraz bilgi elde edilebiliyor herhalde hasta hakkında.

ben askerdeyken, bi çocuk fenalaşmıştı, böyle kasılmalar falan, sara krizi gibi.. hastaneye götürdük, doktor gözüne ışık tuttu ve "hadi be sen de" gibisinden bi jest yaptı. bize de "gözünü kaçırdı, psikolojik tamamen" demişti.

zaten o çocuk da biraz sorunluydu, böyle hastalık hastası bişeydi.

demek ki ciddi bir sorunu olsaydı o ışığa tepki vermeyecekti diye düşünmüştüm ben de.

"Göze giren ışık miktarı, göz bebeği açıklığı alanının karesi ile doğru orantılıdır. Gözbebeği çapının 1,5-8 mm arasında değişebilmesi sayesinde, göze giren ışık miktarı 30 kat artırılıp azaltılabilir. Göz şiddetli ışığa maruz kaldığında, refleks olarak gözbebeği daralır ve göze giren ışık miktarı azaltılır. Doktorlar göze ışık tutarak bu refleksin çalışıp çalışmadığını kontrol ederler. Eğer gözbebeği aşırı geniş ise ve ışık tutunca daralmıyorsa, hastada beyin hasarı veya ölüm hâli var demektir."

göz refleksleri orta beyin kontrolündedir. herhangi bir sebeple orta beyine veya beynin tamamına oksijen desteği kesilirse bu refleks olmaz, göz bebekleri sabit ve geniş olur. ayrıca göz bebekleri sabit ve genişlemiş olsa bile bazı vakalarda hastanın iyileşme ihtimali vardır (mesela bir narkotiğin overdozunda veya geçici felçte) , ancak elbet birçok durumda bu ihtimal düşüktür.

pupillaların büyüklüğüne ve de ışık refleksine bakıyordur,
www.itfnoroloji.org surada pupilla kısmında bi tablo var oradan daha ayrıntılı bilgiye ulaşabilirsiniz.

gozun baktıgı tarafta beyin kanaması oluyor.

gözbebeginin tepkisinin ölcülmesi otonom sinir sisteminin calisip calismadiginin anlasilmasi acisindan önemli bir testtir. Nasil dize vuruldugunda refleks gösteriyorsa, isik tutulunca gözün tepkisi de ayni sekilde olur. e o zaman niye dize direkt vurmuyolar dersen de, gelen hasta cogu zaman uygun olmaz bu tür testler icin ve isik testi en kolay testtir. bu arada nabiz alinamamasi, solunumun tamamen durmasi ve göz tepkisinin verilememesinin hepsi gerceklestiginde klinik olarak hasta ölüdür.

sıcak suda beklettiğiniz pamuğu hafifçe bastırmak suretiyle gerekli yüzeyi temizleyiniz.

kolonya varsa dene.
elimi kolumu silerdim, i$e yarardi.

edit: cok fena kedi keserim.

kesinlikle kolonya. yeteri kadar döküldüğünde çıkarmaması mümkün değil...

Daha hassas olması için krem kullanabilirsiniz..

çıkmasına çıkıyor ama bu csi'lar falan mavi bi ışık tutuyor direk yakalanıyorsun. ondan dna bile çıkartıyorlar. eskiden böyle değildi, rahat rahat kesiyordun.

Teşekkürler. Cevapları emniyete gönderiyorum; )

cola
ciddiyim.

@guybrush threepwood
Hocam onun çözümü amonyak;)
(bkz: the boondock saints)

kan protein yapisinda oldugu icin kesinlikle ama kesinlikle soguk suda yikaman lazim. Sicak suyla yikarsan leke "piser" yani cikmasi imkansiza yakinsar.Soguk suyla , oxi tarzi leke cikarticilar ile silersin, iz de kalmaz.

The man who hears deepest inquisitions abi renklilerle mi atayım makineye? Yüzümden bahsediyoduk en son ama: )



Teşekkürler cevaplar için; )

son olarak
(bkz: fondoten)

Kim diyor gelmis diye? Ona sormak lazim. Ben Migros, Tansas gibi yerlerde gormedim.

sozluk.sourtimes.org
Ayrıca whoosie de saolsun dedi ki cetinkayalarda bulmus
bu aksam bir bakıcam bakalım

evet geldi hatta yedim doya doya:) ancak bursa-goruklede bakkalardan temin edebiliyorken adapazarına dondum ve migros,carrefour,tansas vb.. buyuk marketlerde dahi bulamadım gezmedigim yer kalmadı..uskudar'da yoktuayrıca..sanırsam yeni yeni dagıtılmaya baslanıcak tum ulkeye gider gitmez kutuyla alıcam bursa'ya istersen kargoyla yollayabilirim:) tanesi 80 kurustu ayrıca cok uygun yane..hee birde adı süt dilimi olarak telaffuz edilmiş birde bunun kuzeni var 'pingui' oda cılgın..

alllaaahhh milchschnitte 1 raffaello 2 gelsin!!! hatta afri cola demek istersu deli gönül

raffaelo gördüm ben ataköy'de, 15 ytl isteyince de almadım.

gozyasi antiseptik degil mi?

Bir hastalık vardı hani gözler kızarıyordu filan, geçen yaz bahsi geçiyordu sık sık... Yüzme havuzundan bile geçtiğine göre bahsettiğiniz temaslarla muhtemelen bulaşır.

bulaşanı da vardır, bulaşmayanı da vardır diye düşünüyorum. kanla bulaşıp tükürükle bulaşmayan, tükürükle bulaşıp kanla bulaşmayan, hem tükürükle hem kanla bulaşan farklı hastalıklar olduğu gibi bu da öyle bence. yani aids bulaşmaz ama grip bulaşır gibime geliyor.

gözden öpmeye ayrılık derler ama yalamakla ne olur bilemiycim :)

bulasir ,ayrica sen de bulastirirsin agzin bakteri dolu ne fantezi varmi$ pis

hepatiti bilemiyecegim ama, aids'in gectigini biliyorum. En azindan post-doc'umla bir sohbet sirasinda mevzu bahis olmustu.

flatliners olabilir mi?

ne yazık ki değil,o film de çok güzeldi ama...

film olarak bilmiyorum ama anlattığın konu bana erich segal'in doktorlar adıyla basılmış kitabını hatırlattı (bu adamcağız meşhur love story'yi de yazmış zamanında). çocukluk arkadaşı olan bir kız ve oğlan, beraber tıp okuyup, doktor olup evleniyorlar falan. eğitimleri, meslekteki olaylar anlatılıyordu. filme çekilmiş mi bilemem. varsa izlemek isterim ama

uzun araştırmalarım sonucu filmin "Gross anatomy" olduğunu buldum!!!

(bkz: febe)

documents and settings in içinde local settings vardır. onun içinden firefoxunkileri bulup yedeklersin. formattan sonra da firefox u bir kere açtıktan sonra bi yer imi falan kaydedersin. sonra firefoxu kapatıp o ayarları formattan önce oldukları yere tekrar yerle$tirirsen kayıtlı parolaların falan da gitmez yer imlerin de. ama bilgisayarının kullanıcı adının aynı olması gerekiyor mu bilmiyorum. ben her ihtimale karsı aynı kullanıcı adıyla acıyorum formattan sonra. bir de firefox un yer imi düzenleyicisinde yer imlerini kaydet var o da html halinde yedekliyor. onu da kullanabilirsin.

yer imlerinden "yer imlerini düzenle"'ye tıklayıp çıkan pencerede dosyadan dışa aktar deyin kaydedeceğiniz yeri seçin, format attıktan sonra aynı şekilde içe aktar deyip kaydettiğiniz dosyayı seçtiğinizde de yer imleriniz eskisi gibi olur.

en güzeli foxmarks add-on lardan bulunuyor.

nası ya eklentisiz yedekleyemıyor mu ?

ben yer imlerinden "dışa aktar" diyorum kaç formattır ama her seferinde eksik "export" ediyor. her seferinde düm düz küfretmek zorunda kalıyorum.

Bir dahaki sefere harici bir program/add on kullanacağım. siz de firefox'un dışa aktar özelliğini kullanmayın derim.

klb: oha artık. ilerde eklentisiz internete de giremeyecek heralde ff.

valla iem'in sitesinde halen daha 18ya$ olarak geciyor. ama hakkaten degi$tiyse super olay yahu. benimki de alinmi$ti.
"7-Yukarıdaki 1,2,3,4,5 ve 6. maddede belirtilen şartları taşıyanların eşleri, 18 yaşından küçük erkek ve kız çocukları ile 18 yaşanı bitirdikten sonra, çalışmayan, evli olmayan ve hak sahibi ebeveyni ile birlikte ikamet eden (Öğrencilik hariç) reşit kız çocukları hususi pasaport alabilirler."
www.iem.gov.tr

afedersiniz ama sizi yemişler efendim yok öyle bişi.

allahim lütfen gercek olsun, evet

daha söz konusu kanun, tasarı şeklinde. ama sevgili medyamızın şişirmeleri sonucu, her zamanki gibi henüz tasarı aşamasındaki kanunu yürürlüğe girdi gibi gösterdiler.
hele bi kanunlaşsın o zaman yardımcı olurum.

kısacası: 18 yaşını geçtiğiniz için artık yeşil pasaport açısından hak sahibi değilsiniz. söz konusu kanun çıkınca da, zaman bakımından geriye etkili olacağını sanmıyorum.

yok öyle bişey. şimdi olsaydı bile ne yazık ki eski kanunla bu hakkını kaybettiğin için alamazdın.

Evde stir fry usulunde bir yemek yaparsan onda cok guzel kullanilir mesela.

Keklerde ve kurabiyelerde kullanılıyor, google'da tarifleri var...

bira ve gazoza aroma yapar ecnebiler bunu. özellikle biraya gazoz muamelesi yapılacaksa denenebilir. tavuğa yakışır ama katmak her babayiğidin harcı değildir. miktarı tutturanla evlenilir.

bir yemek kasigi bala 1 cay kasigi zencefil karistirinca oksuruge, bogaza cok iyi gelir der aktarlar bir de.

sushi yanında yediğimi hatırlarım..sushi..nyse

ıhlamura falan katılır. tat verir, boğazı yumuşatır, güzel olur.

meyan kökü ve tarçınla birlikte iki taşım kaynatırsan soğuk algınlığına iyi gelir.

Afrodizyak etkisi de var yanılmıyorsam ehehe. Peder bey düşünceli adammış.

antiemetik yani kusmayi önleyici ve bulantiyi kesici özelligi de var...kemoterapi gören hastalara verildigi vardir.

farklı sushilerin tadları karışmasın diye arada yeniyor. ben beraber yiyorum yinede güzel oluyor. bir de öksürüğe balla karışırılıyor.

iTunes gibi sitelerden bakman daha yararli olur. MP3 icin RCAA nin cok baskisi var. Ayrica böyle bir$ey dolayli yoldan da olsa kar elde etmek olacagindan ticari faaliyet sayilir ve alan da satan da mesul olur.

Kadınların dili diye bir geyik vardır.

Anadili Türkçe olan biri için, Latin alfabesi kullanmayan bir dildir en zor dil. Gramer yapısının benzerliğinden dolayı Japonca'yı da eleyerek, Çince diyorum. Konuğumuz olan bir Çinli, dillerini kendilerinin bile tam olarak öğrenemediğini söylemişti.

çince

fince çince yunanca die bi sıralama vardı sanki.

çince ve yunancaya katılmakla beraber arnavutçanın da çok zor olduğunu duymuştum ama bilmiyorum çok pis yemiş olabilirler beni.
diğer bi taraftan türkçe desem?öğrenmeye çalışıp çuvallayan çok gördüm, harf düşmesi ve sondan eklemelerin çok zor olduğunu söylerler hep.

yakın zamanda yapılan bir araştırmada en zor dilin fince olduğunu biliyorum. kaynak gösteremeyeceğim ne yazık ki.

Bir de şöyle bir araştırma var mıdır hiç:

Şu anadile sahip kişi için şu dilin öğrenilmesi daha zor şeklinde bir liste, ya da dillerin karşılaştırılması gibi...

ben fince, çince, arapça, rusça sıralamasını hatırlıyorum ama sanırım bu ingilizce konuşanlar için hazırlanmış sıralama.

bu son sorduğun soruda dilin akrabalık derecesinin ve farklı ailelerden dillerin o dile olan etkisinin önemi var sanırım. örneğin, ari dillerinden birisi ana dili olan birisi, ötekilerini çok zorlanmadan öğrenebiliyor. biz de kendimizi sıksak tatar türkçesi gibi dilleri bir latince'ye göre daha rahat öğrenebiliriz. yine arapça'nın da dilimize olan etkilerini düşünürsek arapça'yı da o kadar zorlanmadan öğrenebiliriz sanırım.

ama bunu istatistiksel olarak elde etmek biraz zor olur sanırım, çünkü dilin kullanımı olsun, tam olarak kaç tane dil olduğunu bilmeyişimiz olsun (bunu salladım, arada kaybolan diller de var çünkü) böyle bir araştırmayı kolay yapmaz. yine bu araştırmayı anlamak için dünyadaki türkçe dışında her dil konusunda bir fikir sahibi olmak gerek -ki bana çok zor bir ihtimal gibi geliyor. sallamak gerekirse, ben paramı zulu diline ve sümerce'ye koyarım

fince'ye katilmiyorum. en azindan turkler icin, ayni dil ailesindeyiz sonucta. ural-altay.

az önce dediğime göre, evet biraz daha yakın olması gerekir, ama fince ile türkçe, ural altay dil ailesi içinde iki ucu temsil ediyor. biz altayların en doğusundaydık, onlar ise uralların en batısında. yani çok da büyük bir kolaylık bekleme, zira duyduğuma göre 12'den fazla farklı zaman varmış (sallıyor da olabilirim)

tabii ki i$itme ve görme engelli (ikisi bir arada olacak, evet.) ki$ilerin konu$tuğu dil. nasıl konu$abildikleri hakkında hiçbir fikrim yok.

@arı maya: mayına basıp hem kör, hem sağır hem de dilsiz kalmış bir astsubay vardı, zamanın gn.kur.başkanı ziyaretine gitmişti. avcuna yazarak iletişim kuruluyordu kendisiyle, mors alfabesi gibi bir şey.

farsca bilen her dili ögrenir diye biliyorum ben de...ama dilin tabi söyle bir tuhafligi var, cok yönlü yani okumasi, yazmasi, konu$masi ve konu$ulanin anlanmasi olarak...eger bunlara göre bakilirsa her dilin zorluk derecesi degisir...örnegin ben yunanca konu$uyorum ama yaz desen micarim öyle yani

Allah Allah, kimse Fransızca dememiş? Küçükken hep Fransızca da aşırı zor diye bilir, beller idik. Bilmiyorum değişti mi ya da bizi mi yiyorlardı. Fransızca'nın da bisrü zorlukları varmış ama.

çerkesce diye duymuştum..

@cashkopat: o doğu$tan değil ama onunla anla$makta ne var. doğu$tan görme ve duyma dolayısıyla konu$ma engelli birinden bahsediyorum.

hangisi olduğunu bilemiyorum ama çince ile ilgili bişeyler okumuştum zamanında. bir çinli çocuğun normal bir gazeteyi okuyup anlayabilmesi için 12 yaşına gelmesi gerekiyormuş. japonca için bu 10 yaş civarına denk gelmekte imiş.

ermenice

kekik suyu.

nane limon biraz bulantıyı keser sonra doktora gitsin.

eger uyuyabiliyorsa uyku gibi..

@assert h

evde nasıl yapılır o, kusturabilir diyorlar bi de ?

bir an önce hastaneye gidip serum yemeni tavsiye ediyorum, 2 kez yaşadım aynı şeyi.

Kusabildiği kadar kussun... Belki gıda zehirlenmesi falandır, iyidir kusması. Bol su içsin, süt de olabilir. Nane kaynatın(çay yapar gibi), mideye iyi gelir derler. Mümkünse en azından vitamin içsin. Daha fazlasını söylemem abesle iştigal olur. Zira kişinin durumunu(bünyesi/önceki hastalıkları/alerjileri/daha gider bu) bilmediğim ve doktor olmadığım aşikâr...

evde yapilmaz o. hazir satiliyor.
ama kekik varsa belki kaynatip icebilirsin, bir nebze faydasi olabilir (denemedim)

diger haliyle super etki ediyor. evet igrenc kokusu falan ama etkisi 10 numara. bulursan eger 1cay bardagina koy, cok az sulandir. 8'e 2 gibi bir oran diyeyim ben sana. tek seferde icmeye cali$ sonra. parca parca icersen kusarsin.

eğer su içmediği halde devamlı kusuyorsa acayip su kaybeder. benim de başıma geldi doktorsuz,serumsuz geçmez gidemiyorsa eve çağırın doktoru.

ilk önce tesbiti iyi yapmak gerekir, bunun içinde doktor olamaya her zaman gerek yok eğer yediği bir şey falan dokunduysa ateşi ya da başka bir şeyi yoksa sorun sadece kusmaksa basitçe midesini çok kötü üşütmüş, en kötü ihtimalle baya bozuk bir şey yemiş diyebiliriz ama kesinlikle susuz kalmamalı bol bol su içip kusmaya gönül rahatlığı ile devam edebilir. tabi bu 1-2 günden fazla sürerse mutlaka doktora gitmek en iyisidir. Tabi benim de doktor olmadığım aşikar.

maydanoz cigne...zencefilli $ekerler satiliyor, onlardan da alabilrisin...

gidip profesyonel bir yerde bastırırsanız, mürekkebinize yazık etmemiş olursunuz.

ayrıca, (bkz: henri de toulouse lautrec)

300 dpi çözünürlükte ve bir plotter ile güzel sonuçlar alabilirsin. Baskı merkezlerinde sana maliyeti 20 YTL olur. sinirlerini germe boş yere evde.

a3 boyutunda olsun istiyorum ama, resmin boyutu nasil olmali? yani bulabildigim $u andaki resimler genelde en fazla 640*480 falan
@lateviper : evet sanatcinin imzasi, posteri yapan da rené gruau

rasterbator isimli program tam sana göre. a4 lere bölüp devasa posterler hazırlayabiliyorsun.yaz google a rasterbator die bak çalışmalara.

640x480 filan çok büyük poster baskılarında iğrenç gözükür. dpi denen hadiseden boyutu aşağı yukarı hesaplarsınız. 300 dpi süper kalitelidir. 70 dpi ve altı ise bi halta benzemez.

ayrıca cidden ozalitçilerde bastırmak kestirmek hazırlatmak evde yapmaktan hem sinir hem de mürekkep olarak daha ucuza gelecektir.

Google da vintage posters diye görsel aratırsan aralarında bulabilirsin işine yarıyacak şeyler. Çözünürlük wallpaper ebatlarında olursa yeter a4 için. Tabi daha pro birşey istersen hazır poster www.posteradam.com da var yine. Vintage kategorisinde.

biraz tuhaf olacak ama... "pağle vuu fransez" en yakin olani

parle vu franse

pağle vu fğanse?

pağle vu fanseğ gibi okuyo bunu fransızlar

ama pağle vu fğanse diye öğretiyorlar.

hayat garip.

www.youtube.com

öncelikle klasik olcak ama bir doktora görün. ama yok uğraşamam dersen de çoğu spor salonunda böyle şeyler var kiloalma programı hesabı. ama dikkat et genelde salonun hocası kendi elindeki tozları sana satmaya kalkar, sen bi kaç yere sor tozların ismini al ve o isimleri araştır derim. %100 bitkisel olanları da var onları kullanabilirsin. ancak çok detaylı ben de bilmiyorum.

hocam sakın spor yapmadan bulk işlerine bulaşma.. bundan 2 sene once bi dünya para verip almıştım, 100gr bile almadım.

iki kere klasik olacak ama gerçekten önce bir doktora görün, endokrinoloji (hormonlar vs) ve bir beslenme uzmanına görün önce, hormonal bir sorun olabilir ki bunu yemekle çözemezsin...buraya sorduğuna göre buna pek niyetin yok diye düşünüyor ve tavsiyelere geçiyorum:

* kesinlikle ama kesinlike hocaların sana hemen satmaya çalışacağı "kesinlikle bitkisel, hiç bir yan etkisi yok, herkes kullanıyor, bu steorid-iğne değil bak hacı" gibi pazarlama tekniklerinin hüküm sürdüğü ürün olaylarına girme...

* bu konuda profesör çoktur, herkes bildiğini iddia eder (paradoks: bende aynını iddia ediyorum ama hemen atlama dur dinle) ama bu durum kesinlikle bireysel koşullara, genetik unsurlara, hormonal dengeye vs vs bağlıdır.

* ben kendi tecrübemi anlatırım, izlediğim yöntemi, elde ettiğim sonuçları anlatırım tatbik etmek, üzerinde düşünmek paşa gönlüne kalmış.

* öncelikle amacın sadece ama sadece kilo almak olsa bile spor olmadan buna kalkışma, birincisi sağlığını bozarsın ve ikincisi spor olmadan iştahın açılmaz. spor derken eğer mümkünse bir salona yazıl ve hocanın vereceği adaptasyon programına başla ve ona sadece kilo almak istediğini belirt, dolayısıyla (ve umarım) sana çok kalori yaktıran hareketler yerine amacına daha uygun haraketler verecektir. böyle bi imkanın yoksa bisiklet, yüzme havuzu, koşu vs gibi olaylara odaklan, ama ne yaparsan yap düzenli olsun (ben uğraşamam diyorsan sen bilirsin, amacın bunu gerektiriyor) (rocy'nin hocası ne hissediyor yeni yeni anlıyorum)...

*sporu hallettik diyelim, (bu işin sadece %25'i spordur sadece, cidden öyle!), sıra geldi dinlenmeye (bu da diğer %25'i). günde mutlaka en az 7 saat uyu ki büyüyesin, uykusuz olmaz bu iş, oturup tv karşısında dizi izlemek veya sözlüğe takılmakla da dinlenme olmaz, uyicaksın, deliksiz mışıl uyku hormon salgılanması açısından en ideal yöntem.

* ve geldik esas olaya, beslenme (kalan %50 bununla alakalı oluyo): onu bunu yemem diyorsan hiç devamını okuma, amacın yemeni gerektiriyor ama seni anlıyorum hayvan gibi yemek yiyemiyorsun belli o yüzden sana besleyici ama az yer kaplayan besinler önericem, bu arada en başta yazmam gerekirdi ama burada yaziim, bu yöntemlerle 63 kg'den 74 kg'ye iki ayda gayet sağlıklı ve neşeli bir şekilde eriştim...bilgin olsun ve göt-göbek yapmadan oldu bu artış).

* her gün ama herün mutlaka yumurta yemelisin, en ideali haşlanmış yumurta, ama sadece akını yiyeceksin sarılarını yeme ya da sadece bir tane ye, kaç tane yemem lazım deme yiyebildiğin kadar ye (ideali 5 senin için). günde mutlaka bir litre süt iç, seviyormuşsun da zaten, ama yarım yağlı olanlardan iç ki onlar daha ucuzdur ;) ve yağlanmamış olursun, tavuk eti hem ucuz hem sağlıklıdır, özellikle göğüs tüket, her gün azda olsa mutlaka haşlanmış ya da ızgara göğüs eti tüket, kırmızı ette iyidir ama hem pahalı hem de aşırı tüketmek hastalıklara gebedir dolayısıyla arada yersin ufaktan, mutlaka balık yiceksin, atlama hemen yemem-uğraşamam diye ton balığı diyorum konserve yani, bir kutu ye (büyük olması ideal) ama yağını süz öyle ye, mutlaka makarna ye, korkma yağlandırmaz ama sossuz yiyeceksin yoğurt kat, az yağsız peynirle sütle sos yap vs vs ama mutlaka makarna ye, baklagil tüket nohut, fasulye, barbunya, bezelye ye konserve, patates mutlaka tüket ama kızartma değil (keşke olsa !) haşlanmış ya da fırında pişmiş ye ki çok etkili karbonhidrat kaynağıdır patates, bol bol pirinç tüket lapa-pilav ama az yağlı olsun, mutlaka hergün fındık-fıstk-ceviz ye 100 gr da olsa ye, şimdi ben bunların hepsini nassıl yerim deme hemen, spor yaptıkça iştahin açılacak, inan ben senden daha çok şeye burun kıvırırdım ama vücudun alışkanlığı değişiyor zamanla...soda iç her gün bi tane mineral için...bol bol da su iç, bunlar yemen gerekenler.

* uzak durman gerekenler (elinden geldiğince diyorum, tamamen olursa süper olur yani): kola içme, gazlı içeçekler içme, kızartmalar-börekler-çörekler iptal, fast-food asla...bu perhizin nedeni vücutu

daha yazardım ama bunların yarısını dikkate alsan yeter diyerekten satırlarıma son veriyorum, ha unutmadan bunlar uzman görüşü değil, sıradan bir kullanıcı fikirleri, tecrübeli biraz ama bir doktorun görüşlerinin yerini tutmaz, sen yine de doktora git önce sonra bunlara bakarsın...bir sorun olursa mesajın hemen karşısındayım...kolay gelsin...

kilo alma aslında yanlis bir yaklasim...daha cok idealime nasil yakinlasirim demen daha dogru...öncelikle BMI yani vücut kitle endeksin 15.7 gibi sagliksiz bir rakam cikiyor (normali 18.5-24.9 arasindadir)yani senin ideal kilon 58-73 araliginda bir yerlerde olmali. vücut agirligini etkileyen bircok faktör var, sadece yemekle kilo alinmaz. detayli bilgi istersen mesaj at, konusuruz.

Metabolizma hızlıysa kilo almak zorlaşır, yaşlandıkça metabolizma yavaşladığı için kilo almaya başlarsınız ama şimdi almak istiyorsanız doktora gidip kontrol edilmelisiniz ve ona göre bir yöntem izlemelisiniz. Eğer doktora gitmek istemiyorsanız cinematograph arkadaşımızın dediklerini uygulamalısınız... Ama her kişiye göre bu tavsiyeler değişebilir..

Buyrun bir kaç cevap da burada:
(git: 15989)
(git: 10658)

iş bankasının maximum öğrenci kartı böyle sanırım.ama asıl kart böyle değildir heralde.

internet bankacılığına kapatılabiliyor olmalı tüm kartlar?

nakit çekme limiti genelde limitin yüzde 50 si oluyor, ya da yüzde yüzü. telefon açıp nakit çekme limitini sıfır yapabilirsin. bazı bankalar yapıyor.

internet bankacılığına açık olmasını, ancak kredi çekilmemesini istiyorum. böylece hesaba giriş söz konusu olursa ancak içindeki miktar kadar gitsin :))

yapı kredi bankasının kredi kartlarında internetten alışveriş yapmak için ayrı bi kart için başvurabiliyorsunuz. alışveriş yapacağınız zaman karta gerektiği kadar para yatırıyorsunuz, gerektiği kadar çekiliyor o kadar. banka kartı gibi yani.

bu olaya sanal kart diyor olabilirler.

bunun dışında bazı alışveriş sitelerinde ürünü teslim alırken nakit veya normal kredi kartıyla ödeyebilme seçeneği var.

garantiden neden ağzın yandı bilmiyorum, ama garanti'nin sanal kart uygulaması tam dediğini yapıyor. Bir buçuk yılı aşkın süredir kullanıyorum, aylık giderim parçalar halinde toplam 500-1000 dolar, bi kere bile kimse dolandıramadı çünkü ne kadar ödeyeceksem o kadar yüklüorum ve ödüyorum. Hesapta para yoksa fazlasını çekmeye çalışırlarsa "kredi kartı onaylanamadı" diyor.

evet iş bankasının maximum öğrenci kartı bu şekilde, limit biraz az (300 ytl) ama olsun, maksat işin görülsün.

is bankasinin "iste ogrenci" diye bir karti var. 200 ytl limitli ve nakit cekim yapilamiyor. sadece alisveriste kullaniliyor.

HSBC de Advantage kartin sanal kart uygulamasi var, ben hep onu kullaniyorum...limit ayarlarken sana cepten onay mesaji gönderiyor, onun icin her girisinde sifren degisitigi icin rahat rahat kullanabilirsin.Mastercard olan heryerde geciyor ayrica.

tamamdır arkadaşlar. iş bankasının kredi kartı aradığım şeymiş. bankaya gidip de sordum hatta. teşekkürler.

düzenli uyumak, düzenli yaşamak çok önemli kilo alabilme konusunda.

bu da vardı ayrıca: (git: 9063)

yok oyle bir sey, olsa ben alirdim.

askerde alırsınız.

içiyorsan sigarayı bırak. çok etkili oluyor diyorlar.

bira+en yaglısından cips+ bilgisayar+ dvd ben istemeden de olsa boyle alıyorum yalnız çok saglıksız olsa gerek.

askerlik genel olarak insanı forma sokan bir şey. şişmansanız kilo verirsiniz, zayıfsanız da kilo alırsınız. aksini kimsede görmedim ben henüz.

yemeden kilo alma niyetindeyseniz duzenli spor a baslayin, sonra istemeseniz de zaten yersiniz ve kilo alirsiniz..

arkadaşlar askerlik yapalı çok oldu yav... başka?

steroid falan mı denesem?

arı polen'i mi ne diyorlar.. her sabah 1 kaşık mı ne yiyosun.

"yemeden kilo almak" derken neyi kastediyorsunuz, o önemli aslında. yemek yemeyi mi sevmiyorsunuz? ya da iştah mı yok, nedir?

Yaş ilerledikçe metabolizma yavaşlıyor o zaman kilo alınabiliyor

sözlükte de yazdım "remeron" adında bir ilaç.. yemeğe ulaşabilme sorunun yoksa, askerde değilsen, yurtdışında yaşayıp da parasız değilsen vs vs vs bir ayda en az 5 kilo. bulklar, gnc ürünleri, balpetektoz karışımları hikaye derim. yok ben ilaç alarak kilo almak istemem demezsen teferruatlı yazabilirim..

=))) nasıl bir gaflettir bu ki ordaki "yemeden" kelimesini farketmemişim.. kusura kalmayınız.. benim yöntemim öküz gibi yediriyo

steroid falan deneme, karaciger, böbrek ve adrenal bezlerde geri dönüsümü olmayan hasarlara yol acarsin.
Kilo alma amacin nedir?Boks/güres gibi bir sporda siklet atlamak falan mi?

bira uygun bence, hem kafan guzel hem de gobegin olur, oldu simdi eritemiyoruz buyudukce buyuyor.

yemeden derken asıl sorunum iştahsızlık... yemek yemek adeta bi işkence benim için. yemek zorunda olmadığım tek bir lokmayı bile yemek istemiyorum. kilo alma amacım üzerime giydiğim şeyin korkuluğa takılan bez parçasından biraz daha iyi görünmesini sağlamak en azından. remeron bildiğim kadarıyla iştahın yanında dehşet uyku yapan bi ilaç. sürekli dikkat gerektiren bi iş yaptığımı da düşünürsek biraz sakat gibi ama biraz daha açabilirsek denemeye değer sanırım.